Bazıları Çekici Sever

İnsanın insandan kaçtığı salgın yıllarıydı. İnsan ne de çabuk unutuyor, sanki o günleri yaşamamış gibiyim. Evlerimizi, en yakınlarımıza kapattık. Görüntülü telefonlar sürekli çalıştı, o güzelim yavrularımızı ekranlara sığdırdık, kokularını duymadan, kalp atışlarını hissetmeden uzaktan kucakladık. O günlerin sonlarına geldiğimiz zamandaydı. Haziran ayının başıydı. Haziran ayı benim çok sevdiğim aylardan bir tanesidir. Tabiat yeşerir canlanırken bende onunla birlikte tazelenirim.

Gene yollara düşmüştüm. Altı senedir her üç ayda bir Ankara’ya gidiyorduk. Eşim meme kanserine yakalanmıştı. Yılın yarısı hasta hanelerde geçiyordu. İlaç al, pet çektir, ultrason çektir, mamografi çektir, kemik sintografisi çektir, kan ver, sonunda Ankara’ya git. Doktora görün, geri dön. Daha önceden de bildiğim yollarda kamyon şoförleri gibi olmuştum. Artık yolları çok iyi biliyordum. İskenderun’dan Ankara’ya kadar otobandı. Araba kullanmakta çok kolaydı. Sürekli çevreye bakarak, tarlaları bahçeleri gözleyerek gidiyor, yolda bol bol sohbet ediyorduk.

Neler mi konuşurduk. Ben çok hoşlanmasam da eşim tarla bahçe işlerini çok severdi. Onun sevdiği şeylerden bahsetmeyi de ben severdim. Bahçelerden meyvelerden sebzelerden konuşurduk. Daha aklımıza gelen her şeyden bahsederdik. Kırşehir’de kızım vardı. Giderken de dönerken de biraz orada kalır torunları severdik. Hastalığın arasında, insana biraz dinlenme ve huzur vesilesi olurdu.

Ankara’dan döndük, bir gece Kırşehir’de yattık, öğle namazından sonra yola çıkmak için hazırlandık. Yanımıza yolda yemek için biraz meyve aldık. Valizi taksinin arkasına yerleştirip kapıları açıp içeri girdiğimizde güneşin içerisini iyice ısıttığını hissettim. Aslında titiz biriyim, yola çıkmadan arabanın suyuna, yakıtına çok dikkat ederim. Baktım iki bukle yakıt görünüyor. Hemen yoldan almalıyım diye düşündüm.

Çocuklar ile vedalaştık, arkamızdan el salladılar, bizde onlara el salladık. Ana yola çıkmadan gözüm benzinliklerde. Birini geçtim, sonrakini de geçtim. Ha bundan ha şundan alayım derken oto yol girişine geldim. Kafam daldı, artık geri de dönemem. Yakıt almak için oto yol girişinden 30 km geri gelmem gerekir. Bu düşüncelerle giderken bir baktım ki gösterge kırmızıda. Hay Allah. Nasıl oldu! İki bukle yakıt yola başlamadan bitti. Sıcak hava göstergeyi yanıltmış olmalı diye düşünürken, yolda benzinlik var mıydı diye tereddüt ederek, yeni açılmış olan Niğde – Ankara otobanına giriş yaptım. Kendi kendime yanlış yaptın diye düşünürken, Eşim Zeynep:

“Ne oluyor hiç sesin soluğun çıkmıyor.” Dedi.
“Durumumuz vahim.” Dedim.
“Hayrola. Ne oldu?”
“Bu yakıt bizi benzinliğe ulaştırmayacak. Sanırım.”

Bir gözüm çevrede bir gözüm yolda. Türlü türlü fikir geliyor aklıma ama hiçbir şey de yapamıyorum. Yol yeni açılmış fazla trafik de yok. Tek tük araçlar geçiyor. Bu arada boş bir çekiciyi geçtim.

Bilmem kaç kilometrede dinlenme yeri yazısı ilişti gözüme. Umutlandım. Yaklaştım tekrar gösterdi. Görünür olunca baktım ki yapım aşamasında bir benzinlik. İyice karamsarlık çöktü. Ne yapacaktım. Yakıt bitmek üzere. Biraz sonra araba teklemeye başladı. Vitesi boşa aldım. Üstten geçen bir yolun altında gölgeye çektim, durdum. Artık yolun sonuydu.

“Sen burada arabada bekle. Ben gelen bir araca bineyim bir benzinlik bulup yakıt alıp geleyim.” Dedim. Dışarı çıktım. Bir araç bekliyorum. Birine el ettim durmadı. Bir de ne göreyim. Boş çekici tepesinde yanan lambasıyla bana doğru geliyor. Ne kadar sevindim bilemezsiniz. Hemen işaret ettim. Durdu. Genç bir şoför. Durumumu anlattım. Anlaştık. Aracı üstüne aldı. Kendi kendime biraz kızarak, çare bulduğuma da sevinerek çekicinin üstünde, yavaş yavaş gidiyoruz. Önüme dikkatlice baktım. Ne göreyim. Çekicinin arka penceresinde şöyle bir yazı var.

“BAZILARI ÇEKİCİ SEVER.” Telefon ile yazının fotoğrafını çektim. Çocuklara gönderecektim ama sonra vazgeçtim.

“Kimseye bahsetmesek daha iyi olur.” Dedim eşime.

Bu hale düştüğüm için biraz kendime, birazda böyle yazı yazdığı için şoföre sitem ederek benzinliğe geldik. Depoyu doldurduk. Çekicinin sürücüsüne vereceğim ücreti cüzdandan çıkarttım.

“Bak genç adam. Bizim gibi “ÇEKİCİ SEVEN” adamlar sayesinde rızkın artıyor. Al bu para senin kısmetinmiş. Helal hoş olsun sana. Sen o arka cama yazdığınla bizim gibileri küçümse ama bizlere de dua etmeyi unutma.” Dedim.

Dersimi almıştım. Tedbirsiz davranmanın bedelini de ödemiştim. Ve böylece yola devam ettik.